GEZİLECEK YER APRODİSİAS ANTİK KENTİ

GEZİLECEK YER APRODİSİAS ANTİK KENTİ
 
Aphrodisias ören yerinde 1961 yılından önceki kazılarından çıkan buluntular İzmir ve İstanbul Arkeoloji Müzelerine götürülmüştür. 1961 yılında Prof. Dr. Kenan T. ERİM tarafından başlayan kazılarda çıkan buluntular kazı evi depoları ve kasaları ile Müzenin Önündeki Deveci Hanına koyuluyordu. Bu buluntuların korunup sergilenebilmesi için ören yerinde bir müzenin kurulması kararlaştırıldı. Müze yeri olarak da şimdiki yer önerildi. Kültür Varlıkları ve Müzeler (Eski Eserler ve Müzeler ) Genel Müdürlüğü mimarlarından Sayın Erten ALTABAN tarafından çizilen müze planının inşaatına 1971-1972 kışında başlandı. İnşaat 1977 sonbaharında bitirildi. Hemen ardından teşhir çalışmalarına geçildi. Bu çalışmaların tamamlanmasının ardından Aphrodisias Müzesi yapılan resmi bir törenle dönemin Aydın Valisi Münir GÜNEY tarafından hizmete açıldı. 

Afrodisias Müzesi, Afrodisias Antik Kenti kazılarında ortaya çıkartılan eserlerin sergilendiği ve Müze ile Ören yerinin iç içe olduğu ender müzelerdendir. Küçük eserler salonunda ören yeri sahası içindeki Akropol Tepe ve Pekmez Tepe höyüklerinde yapılan kazılardan çıkartılan Kalkolitik Dönem, Bronz Çağı erken, orta ve geç dönemlerini kapsayan Prehistorik eserlerle, bu höyüklerden ve Afrodit Tapınağı çevresinden çıkarılan Lidya seramikleri, Arkaik, Klasik, Helenistik dönem eserleri ile ören yerinde yapılan kazılarda ele geçen Roma, Bizans ve Erken İslami devir eserleri sergilenmektedir.

Aphrodisias Müzesi teşhir ettiği heykeltıraşlık eserleri yönünden oldukça zengindir. Bu yönüyle önemli bir arkeoloji müzesidir. Baba Dağı yamaçlarından çıkartılan beyaz, mavi-gri mermerlerden Aphrodisias’lı heykeltıraşların yaptığı bu eserlerle her salonda Aphrodisias heykelciliğinin ayrı bir yönü teşhir edilmiştir. Bu salonlar; İmparatorluk Salonu, Melpomene Salonu, Odeon Salonu, Camekanlı Teşhir Galerisi, Camekanlar, Penthesilia Salonu ve kente adını veren Tanrıça Aphrodite Salonu, ayrıca iç bahçe ve avluda kentte çıkan lahitler teşhir edilmektedir.

Müze eser koleksiyonunun en önemli bölümünü M.Ö. 1. yüzyılda Geç Helenistik Dönem’de faaliyete başlayıp, M.S. 5. yüzyıl Erken Bizans dönemine kadar varlığını sürdüren Afrodisias Heykeltıraşlık Okulu’nun ürettiği çok sayıdaki heykel ve kabartmaları ile muhtelif tipte lahitleri oluşturmaktadır. Bu plastik eserlere örnek olarak halen teşhirde bulunan Zoilos Frizi, Melpomene (Trajedi ilham veren esin perisi) heykeli, muhtelif imparator heykelleri, Polykleitos’un Diskophoros adlı heykelinin M.S. 1. yüzyıl mermer kopyasını, Akhilleus – Penthesileia grubunu, bebek Dionysos ve Satyr heykellerini, muhtelif Nike heykellerini, Afrodisias Afrodit’inin kült heykelini, rahip ve rahibe heykellerini örnek olarak gösterebiliriz.
İlimiz Karacasu İlçesi Geyre Beldesi sınırları içinde bulunan Afrodisias Müzesi gelişim alanında, 166.012 metre2 alanlı toplam 23 adet taşınmazın kamulaştırılması tamamlanmıştır. Afrodisias Müze Binası Geyre vakfı tarafından restore edilmektedir.

Afrodisias Müze Müdürlüğü hizmet binasına ek olarak Geyre Vakfı tarafından yaptırılan ve Sebasteion Eserlerinin sergileneceği bina tamamlanmıştır. Binanın yapımına 2007 Mayıs ayında başlanmış olup, bina 2007 Ekim ayında tamamlanmıştır. Müze ek binasının teşhir ve tanzimi 2008 yılı Haziran ayında yapılmış ve yaklaşık 86 parça nadide mermer heykeltraşlık eserleri ziyaretçilerimize sunulmuştur. Yine ek bina yerinde bulunan stoa depoların yıkılması sonucu yeni stoa depolar da yapılmıştır.

Aphrodisias Müzesi’ne yapılan açılışla eklenen, Mimar Cengiz Bektaş'ın projesine uygun olarak inşa edilen Sebastion-Sevgi Gönül Salonu’nda görkemli mermer rölyefler, yapının iki yanı boyunca, öyküleri, özellikleri, katkıda bulunanların adlarıyla sergilenmektedir. Zemindeki camdan, kentin çok daha gerilere giden dokusu görülmektedir. Bir kabartmadan ötekine ilerlerken, o mermerin kaynağı olan Babadağ’a camdan bakabilmektesiniz ve hayranlık duyabilmektesiniz.



Tetrapylon

Tapınağın hemen doğusunda ve kuzey-güney caddesi üzerinde yer alan bu anıtsal kapı İS. 2. Yüzyıla tarihlenmektedir. Korinth nizamında yapılmış olan bu yapı, Hellence, tetra: dört, pylon: kapı anlamına gelir. TetrapylonDört tarafındaki dörder sütundan oluştuğu için bu adı almıştır. Tam olarak bir işlevinin olduğunu söylemek zordur. Tapınağın giriş binasının aksında değildir. Ancak tapınağa ulaşan merasim alaylarının burada toplanarak tapınağa gittiğini söyleyebiliriz. Genel anlamda bu yapı Aphrodisias'lı mimar ve yontucuların salt gösteriş amacı ile yaptıkları bir anıttır. Yapıda mimari olarak çok zengin tarzların bir arada kullanıldığını görmekteyiz. Düz, yivli, spiral yivli sütunların bazısı çift sütundan oluşur. Bazı sütunlar mavi mermerlerden yapılmıştır.
Batı alınlıkta kırık alanlık tarzının içerisinde akantus yapraklarının arasından çıkan Eros, Nike ve atlardan oluşan av sahneleri betimlenmiştir. Doğu alınlık ise yarım daire şeklindeki kemerden oluşur. Bu kemerin içerisinden Aphrodithe'nin yıldızı Venüs sabah akşam parlamasını sürdürmektedir. Nike ve Erotes'in rahatlatıcı şekilleri ile birlikte yarım daire şeklindeki eşiği, yapının 2. ve 3. kolonlarından baskı görünür. 16 sütun yeniden dikilmiş ve yapılan onarımlarda gerçeğine olabildiğince sadık kalınmaya çalışılmıştır.
Tetrapylon'un hemen doğusunda Aphrodisias mermer ocaklarının beyaz mermerlerinden yapılmış mütevazı bir mezar yer almaktadır. Burada Aphrodisias kenti için hayatının yarısını adayan ve Aphrodisias'ın ortaya çıkarılması ve tanınmasında büyük çaba harcayan Prof. Dr. Kenan T. Erim yatmaktadır.
TetrapylonTetrapylon
Tetrapylon'un restorasyonu için çok büyük çaba harcayan Kenan Erim, yapının onarımının bitişi ve zamanın Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal tarafından açılışından üç hafta sonra sonsuzluğa ulaşmıştır.
Tetrapylon'un onarımı şimdiye dek Anadolu'da yapılmış en önemli restorasyondur. Antik devirde kullanılmış olan özgün parçaların %80'i kazılarda bulunarak yerlerine konulmuştur. Ayrıca yapının tümü hakkında bir fikir edinilecek bir yapılmıştır. Yapının onarımında Avusturyalı mimarlar, Türk arkeologlar ve ustaları görev almışlardır. Tetrapylon'un kolonlarının onarımı ve yeniden inşaatı 1990 yılında tamamlandı.






Odeon ve Bishop's Sarayı

Odeon; konferans salonu, konser alanı ve tiyatrodan farklı; devleti iyi bir şekilde koruyabilen bir yapıdır. MS. 2.yy.da inşa edilen yapı, mabedin güneyinde bulunmaktadır. Odeon ve Bishop's SarayıTapınağın güneyinde yer alan bu yapı, tesadüfen 1962 yılında keşfedilmiştir. Yarım daire şeklindeki bu yapı 2. yy. da yapılmış, üst sıraları 4. yy. depremleri sırasında yıkılmıştır. Kırılan fay hatları nedeniyle, orkestranın içine kış mevsimleri su dolmaktadır. Taban döşemesi olarak opus-sectile, mavi beyaz mermerler, zarar görmemeleri için yerinden sökülerek depoya taşınmıştır. Orkestra ve tiyatro kısmı mozaikler ile süslenmiş ve heykeller şu an müzede korunma altında ve konferans salonu ahşap yapıdaki bir çatıya sahiptir. Sahne binasında yer alan yüksek kaideler üzerinde Aphrodisias'lı tanınmış kişilerin tam boy heykelleri yer almaktaydı. 1000 kişilik kapasiteye sahip olan bu yapı, konser salonu, müzikli gösteriler için ve meclis binası olarak kullanılmıştır. Odeonun kuzeybatısında, basamaklı bir platform üzerinde, ünlü yada zengin bir kişiye ait anıt mezar yer alıyor.
Bu mezarın olduğu alanda ele geçirilen, bitirilmiş, yarım bırakılmış heykel parçalarına bakarak buranın heykeltıraşlık atölyesi olduğunu söyleyebiliriz.
Odeonun güneyinde, 3 apsisli, boş bir peystil avlusu bulunan, birtakım özel odalar ve şekillerden oluşan kompleks yer alır. Geç Roma da muhtemelen bir vali konutu olarak kullanılan bu yapı, Hıristiyanlığın kabulünden sonra, piskopos sarayı olarak kullanılmıştır.
Odeon ve Bishop's SarayıOdeon ve Bishop's Sarayı
Aphrodithe Tapınağı ile Agora arasında yer alan odeon İS. 2. yüzyılda yapılmıştır. Şimdiki oturma sıralarının üst kısmı İS. 4. yüzyıldaki bir depremle yıkılmıştır. Üst kısımdaki oturma sıralarıyla bin kişilik kapasitesi olan odeonun, üstü ahşap çatı ve kiremitle örtülüydü. Üç katlı sahne binasının nişleri içerisinde bir çok heykel bulunuyordu. Sahnenin arkasındaki kuzey agoraya açılan portikolu koridor da, yine heykeller ile süslenmişti.
Antik devirlerde odeonlar konser, dans, pantomim, güzel konuşma, şiir okuma ve müzikli gösterilerin yanı sıra, kent meclislerinin toplantı salonu olarak da kullanılıyordu.






Tetrapylon

Tapınağın hemen doğusunda ve kuzey-güney caddesi üzerinde yer alan bu anıtsal kapı İS. 2. Yüzyıla tarihlenmektedir. Korinth nizamında yapılmış olan bu yapı, Hellence, tetra: dört, pylon: kapı anlamına gelir. TetrapylonDört tarafındaki dörder sütundan oluştuğu için bu adı almıştır. Tam olarak bir işlevinin olduğunu söylemek zordur. Tapınağın giriş binasının aksında değildir. Ancak tapınağa ulaşan merasim alaylarının burada toplanarak tapınağa gittiğini söyleyebiliriz. Genel anlamda bu yapı Aphrodisias'lı mimar ve yontucuların salt gösteriş amacı ile yaptıkları bir anıttır. Yapıda mimari olarak çok zengin tarzların bir arada kullanıldığını görmekteyiz. Düz, yivli, spiral yivli sütunların bazısı çift sütundan oluşur. Bazı sütunlar mavi mermerlerden yapılmıştır.
Batı alınlıkta kırık alanlık tarzının içerisinde akantus yapraklarının arasından çıkan Eros, Nike ve atlardan oluşan av sahneleri betimlenmiştir. Doğu alınlık ise yarım daire şeklindeki kemerden oluşur. Bu kemerin içerisinden Aphrodithe'nin yıldızı Venüs sabah akşam parlamasını sürdürmektedir. Nike ve Erotes'in rahatlatıcı şekilleri ile birlikte yarım daire şeklindeki eşiği, yapının 2. ve 3. kolonlarından baskı görünür. 16 sütun yeniden dikilmiş ve yapılan onarımlarda gerçeğine olabildiğince sadık kalınmaya çalışılmıştır.
Tetrapylon'un hemen doğusunda Aphrodisias mermer ocaklarının beyaz mermerlerinden yapılmış mütevazı bir mezar yer almaktadır. Burada Aphrodisias kenti için hayatının yarısını adayan ve Aphrodisias'ın ortaya çıkarılması ve tanınmasında büyük çaba harcayan Prof. Dr. Kenan T. Erim yatmaktadır.
TetrapylonTetrapylon
Tetrapylon'un restorasyonu için çok büyük çaba harcayan Kenan Erim, yapının onarımının bitişi ve zamanın Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal tarafından açılışından üç hafta sonra sonsuzluğa ulaşmıştır.
Tetrapylon'un onarımı şimdiye dek Anadolu'da yapılmış en önemli restorasyondur. Antik devirde kullanılmış olan özgün parçaların %80'i kazılarda bulunarak yerlerine konulmuştur. Ayrıca yapının tümü hakkında bir fikir edinilecek bir yapılmıştır. Yapının onarımında Avusturyalı mimarlar, Türk arkeologlar ve ustaları görev almışlardır. Tetrapylon'un kolonlarının onarımı ve yeniden inşaatı 1990 yılında tamamlandı.





Banyolar ve Hadrian

Roma İmparatoru Hadrian Anadolu'ya yaptığı seyahatlerin birisinde Aphrodisias'a da gelmiştir. Kent meclisi bu ziyaretin anısına bu hamamları yaptırmışlardır. Hamam kadın erkeklerin ayrı ayrı yıkandıkları iki büyük bölümden oluşmaktadır. Hadrian HamamıKuzey yöndeki girişin hemen önünde köşelerinde büyük sütunların yer aldığı mermer bir havuz yer almaktadır. Hemen sağ tarafta biri birine paralel odalar sırasıyla hamamın soyunma giyinme (apodetarium), soğukluk (frigidarium), ılıklık (tepidarium) ve sıcaklık (kaldarium) kısımlarını oluşturmaktadır. Yapının altında ısıtma sistemini oluşturan karmaşık galeri ve dehlizler hipocaust diye adlandırılmaktadır. Yapının genelinde kum taşı kullanılmış ve üzerleri mermer levhalarla kaplanmıştır. Yapının ön avlusu (paleastra) payeler, bunların arasındaki hatılları ve saçaklığıyla çok süslü bir bölümdü. Mermer elemanların üzerleri Aphrodisias yontu okulunun özelliği olan, akantus yaprakları içerisinde yer alan eros, insan ve hayvan figürleriylebetimlenmiştir. Saçaklığın konsol başlarını oluşturan dev mitolojik başlar müzenin girişindeki bahçe duvarlarının üzerinde sergilenmektedir.
Hadrian HamamıHadrian Hamamı
Banyolar, Tiberius'un Sütunlu Yolu'nun batısında, İmparator Hadrian'nın hükümdarlığı sırasında 2.yy.da inşa edilmiştir. Kompleks yapı dört geniş odayla çevrili geniş bir merkezi konser salonu içerir, bu odalar; tepidarium, sudatorium, apoditerium ve frigterium'dur. Zorunlu imkanlarıyla burası binanın zorla kabul ettirilmiş yeridir; örneğin servis koridorlarının altındaki labirent yapı, su kanalları, fırınları.
Hadrian Hamamlarında ilk kazı 1904 yılında demiryolu mühendisi Fransız Paul Gaudin tarafından yapılmıştır. Kazıdan çıkan eserlerin bir kısmı İstanbul Arkeoloji Müzelerine taşınmış bir kısmı da izinsiz olarak yurt dışına çıkartılmıştır. Prof. Kenan Erim'in 1989 yılında Tiberius Portikosu'nda bulduğu balıkçı başının gövde kısmının, Gauden'in mirasçıları tarafından Berlin Bergama Müzesine satıldığı, Prof. Erim tarafından kanıtlanmıştır. Bu eserin Aphrodisias'a geri verilmesi için resmi girişimde bulunulmuştur.

Antik Tiyatro

1960 yıllarının başında tiyatroyu kazmaya karar veren Prof. Dr. Erim için en önemli sorun, tiyatronun üzerinde yer alan Geyre köyünün evleri idi.Tiyatro Önce eski evlerin sakinleri Yeni Geyre köyünde yeni yapılan evlerine taşındılar. 1966 yılında kazıya başlandı. Antik Tiyatroİki bölümlü oturma sıralarının alt bölümü (alt kavea) ve sahne binasının alt katı sağlam olarak ele geçti. Kazılar sonucu tarih öncesi ve tarih sonrası devirlere ait, tiyatronun koruma altına alınmış kısmı ve çok sayıdaki heykel ve kabartmalar kadar, birçok değerli sanat eseri bulunmuştur. Ayrıca sahne binasında birçok heykel bulundu.
Kentin güneyinde yer alan 24m yüksekliğindeki höyük, 7. yy dan sonra gözetleme yeri olarak kullanılmıştır. Tepenin batı yamacı boyunca kazılan hendeklerde, pitoslar, kerpiç duvarlar, pek çok ev aleti ve idoller ele geçmiştir. Pekmez tepede de yapılan çalışmalarda ele geçen çömlekler ve iki idol buranın geç neolitik, geç kalkolitik ve erken bronz çağlarına tarihlenmektedir. M.Ö. 1. yy.ın 2. yarısında akropolün doğu yamacının oyularak inşa edilmesiyle, şehir tiyatrosu yapılmıştır. Kazı çalışmaları öncesinde, tamamen eski Geyre evleri ile kaplı olan Akropoldeki kazılar, National Geographic Society'nin desteği ile başlatılmıştır. Şimdiki durumuna bakarak, tiyatronun 2. yy.da ve Bizans döneminde birtakım onarımlardan ve değişimlerden geçtiğini söyleyebiliriz.
Aphrodisias kentinin yazgısını değiştiren Zoilos, tiyatroyu da yaptıran kişidir. Bunu İ.Ö. 1. yüzyılda yapılmış olan sahne yapısının üzerindeki yazıttan anlıyoruz. Yazıta göre, bu kompleks Julia Zoilos'un Tanrıça Afrodit ve kent halkına armağanıdır. Yine bu yazıtlara dayanarak tiyatronun İ.Ö. 27 yılından önce bittiğini söyleyebiliriz.
Tiyatro Akropol tepesi adı verilen höyüğün doğu kısmı oyularak yapılmıştır. İki bölümden oluşan oturma sıralarının üst kısmı Bizans devrinde kale yapılırken sökülmüştür. Sahne binası Anadolu'nun en eski üç katlı sahne binasıdır. Dor, İon ve Korint tarzları yer almaktaydı. Müzede sergilenen Apollon ve Melpomene heykelleri burada bulunmuştur. Bunların dışında boksörler ve Afrodit'in büst heykeli de tiyatro kazılarında ele geçmiştir.
Aphrodisias tiyatrosunun ortasındaki yarım yuvarlak orkestra kısmı, imparator Marcus Avrelius (161-180) zamanında, oturma sıralarının alt basamakları sökülerek derinleştirilmiş ve konista haline getirilerek arena gibi kullanılmıştır.
Antik TiyatroAntik Tiyatro
M.S. 2.yy da gladyatör savaşlarına uygun hale getirmek için birçok yapısal değişimler yapılmıştır. Bina siteleri genişletilmiş ve vahşi hayvanların yetiştirildiği oda olan "cavea" ile birleştirilmiş ve birkaç koridor eklenmiştir. Sahne binası 4. yy.daki depremde büyük zarar görmüş, onarılmış ve 7.yy.daki depremle Cavea'nın üst kısmının yıkılmasını takiben ve bir bölümünün dolmasıyla Bizans halkı orkestra ve site binalarını doldurmuş ve bunların üstüne ev yapmışlardır. Tepeyi, surlar ve kulelerle çevreleyerek burayı bir kaleye dönüştürdüler. Kazılar sırasında bulunan en enteresan ve ilgi çekici bulgu Zoilos'un kabartmasıdır. Zoilos, Aphrodisias ve Roma arasında iyi ilişkiler kurulmasında etkili rol oynayan ve şehrin vergisinden muaf olmayı başaran Octavian'ın kölesidir. Tiyatronun bazı kısımları Zoilos tarafından Aphrodite ve Aphrodisias'ın vatandaşlarına hediye olarak vermiştir. Tiyatronun ilk yapıldığı yıl olan 1. yy. sahne binasının üzerindeki ithaf yazısında belirtilmiştir. Proskenion'daki yazıtta Zoilos, "Kutsal Julius'un oğlunun (Octavianus'un) serbest bıraktığı adam" olarak tanımlanır. M.S. 2. yy.da tiyatroda değişiklikler yapılarak, daha farklı gösteriler için kullanılması da sağlanmıştır.
Aphrodisias tiyatrosu İ.S. 2. yüzyıl ve Bizans döneminde birtakım onarımlar görerek değişikliklere uğramıştır. Sahne binası da İ.S. 4. yüzyılda ki depremle büyük hasar görmüş, İ.S. 7. yüzyıldaki büyük depremle de tamamen yıkılmıştır. Bu depremle tamamen yıkılan üst kavea da düzeltilerek buraya evler yapılmıştır. Sonradan tepenin de etrafı sur ve kulelerle çevrilerek burası kale haline getirilmiş ve tiyatro çöplük olarak kullanılmıştır.
Sahne binasının içinde, tonozlu, orta büyüklükte 6 tane giyinme odası yada depo bulunmaktaydı. 5m yüksekliğinde ve 15m uzunluğunda, iyi korunmuş olan bu sahne binasında, Hellence yazıtlar mevcuttur. Müzede sergilenen 2 boksör heykeli, Demos heykeli, Melpomenne ve Nike heykelleri, sahne ön yüzünün olduğu yerde bulunmuştur. Sahne binasının kuzey duvarı arşiv olarak adlandırılmıştır. Bu duvar üzerindeki yazıtlar Aphrodisias kenti ile ilgili önemli yazışmaları içermektedir. Bunlar imparatorların kente verdiği ayrıcalıklar ve özel senato kararlarıdır. Örneğin bir yazıtta tapınağa Sezar tarafından hediye edilen altın Eros heykelinin, çalınarak Efes'deki Artemis tapınağına götürülmesi ve sonradan geri alınmasından söz etmektedir. Kentin Hıristiyanlaşmasından sonra bu yazıtlardaki Aphrodisias ve Aphrodithe isimleri kazınmıştır.
Antik TiyatroAntik Tiyatro



Sebasteion

1979 yılında Prof. Kenan Erim tanrıça Afrodit ve Roma İmparatorluğunun ilk imparatorları olan Julia Cladius sülalesine adanmış büyük bir tapınak kompleksi buldu. Yapının üzerindeki yazıtlardan binanın Sebasteion olarak adlandırıldığını biliyoruz. İsim ulu anlamına gelen Latince Avgustus sözcüğünün yunanca karşılığıdır. SebasteionRoma'nın doğusunda bu kadar büyük ve özellikle kabartmalar yönünden zengin başka bir sebasteion yoktur. Yapı kuzey kapısından başlayan ve tiyatroda sona eren caddenin üzerinde yer almaktadır. Kült merkezi İmparator Tiberius devrinde (İS.14-37) yapılmaya başlanmış ve Nero devrinde (İÖ.54-68) bitirilmiştir. Yapım aşamasında birkaç kez depremler nedeniyle yıkılarak yeniden yapılan kült merkezinin ana yapıları İmparator Cladius zamanında tamamlanmıştır. Günümüzde tapınaktan geriye sütun temelleri, Corinthian stili sütun başlıkları kalmıştır. 4. ve 7. yy.daki depremlerin verdiği zararlara ek olarak, Türk ve Bizans dönemlerindeki göçlerde tapınağa büyük zararlar vermiştir.
Doğu-batı yönünde uzanmakta ve ızgara planlı kentteki, diğer hiçbir yapıyla da aynı hizada değildir. 80m uzunluğunda 14m genişliğinde karşılıklı iki uzun portikodan ve kaplama bir tören yolundan oluşmaktaydı. Batıdaki portiko uçları tetrapylonun da önünden geçen bir caddeyle birleşmektedir. Anıt üç ana yapıdan oluşmaktadır. Caddeye açılan giriş binası (propylon) iki katlıdır.Sebasteion On dört metre enindeki mermer döşemeli yol bir podyum üzerinde yer alan zafer tapınağı ile sona erer. Yolun her iki yanında üç katlı portikolar vardır. Bu yapıların ikinci ve üçüncü katlarındaki sütunlar arasında üzerlerinde özgün kabartmaların yer aldığı panolar yer almaktadır.
İkinci kat panoları mitolojik, üçüncü kat panıları ise imparatorlarla ilgili sahneleri içermektedir. Birinci kat arşitravı üzerinde yer alan yazıttan yapının olasılıkla akraba olan iki aristokrat aile tarafından yaptırıldığını anlıyoruz. Bunlar giriş binası ve kuzey portikoyu adayan Menander ve Eusebes isimli iki kardeş ve Eusbes'in karısı Apphias; Nike (zafer) tapınağı ve güney portiko ise Diogenes ve Attalus isimli diğer iki kardeştir. Bu kardeşler bu anıtı yaparak şimdiye dek adı hep Aphrodisias ile anılan ve soylu olmayan Zoilos'un kent ve Roma İmparatorları üzerindeki etkisini onun ölümünden sonra tekrar soyluların eline alması için bir fırsat olarak görmüşler ve Roma'ya, kentte kendilerinin de olduğu mesajını vermişlerdir.
İçteki ve dıştaki sütun başlıkları görülmemiş miktarda kabartma ve dekor panelleri içermektedir. Bunların en önemlileri Eros'un doğumu, Three Sebasteion Graces (üç mühlet), Delphi'deki Apollo, Meleager, Archiles, Penhesilea, Nyssa ve çocuk Dionysus. Ayrıca mitolojik figürlerin ve imparatorluk ailesi üyelerinin kalıntıları görülüyor. Bunlar Augustus, Germanicus, Lucius, Gaius Ceasar, Cladius ve Agrippa, Troy'dan kaçan Promethus ile birlikte Aeneas. Diğerlerinden farklı Claudius'un Britanya fethini ve Nero'nun Ermenistan'ı fethini sembolize eden ilginç bir kabartma grubu vardır. Augustus'un diğer ülkelerle sürdürdüğü savaşları ve diğer toplumsal ilişkileri betimleyen birçok fragman depremlerin etkisinden dolayı zarara uğramıştır.
Tüm bu görkemli yapının dışında, kent bünyesinde yer alan ev yapıları, felsefe okulu, heykeltıraşlık okulu da ortaya çıkartılmıştır. Bu yapıların çoğunda, figüratif yada geometrik tarzda işlenmiş mozaik kaplamalar, el işleri ve seramik kaplar bulunmuştur. 7. yy depremlerinden sonra bu evlerin birçoğu terkedilmiş, yada kötü bir onarımla yeniden kullanılmıştır.Sebasteion
Kısmen ortaya çıkartılan yapılar arasında, Akropolün güneybatısında, mezarlığı ile birlikte bir manastır, tiyatro hamamlarının güneydoğusunda da sonradan kiliseye çevrilmiş olan bir küçük bazilika yer almaktadır.
Aphrodisiaslıları bu benzersiz ve görkemli yapıtı yapmaya iten neden neydi acaba? Bunun yanıtını almak içiz uzaklara Troya savaşına gitmek gerekir. Öykünün ismi Aeneas efsanesidir. Azra Erhat 'mitoloji Sözlüğü' isimli yapıtında şöyle anlatır bu destanı : "Aeneas, Tanrıça Afrodit ve Troyalı prens Ankhises'in oğludur. Ankhises ile Troya Kralı Priamos amcaoğullarıdır. Hektor ile de aynı kuşaktandır. Bir tanrıça oğlu olması ona bir üstünlük kazandırmıştır. Yinede savaş yitirilmiş ve tüm Troyalılar öldürülmüştür. Aeneas babasını omuzlarına alır, çocuğunun elinden tutar ve kendisini izleyen karısı ile beraber Tanrıça Afrodit'in yardımı ile İda (Kaz) dağına kaçar. Odysseus destanını andıran bin bir maceradan sonra, karısını yitiren ve babası ölen Aeneas, oğluyla, ilerde Roma kentinin kurulacağı yer olan Palatinus Tepesine gelir. Burada Rutullar'ın kralı Turnust'u teke tek savaşta yener ve öldürür."
Kazılarda ele geçen yetmişin üzerindeki pano, kazı evinin bahçesindeki deponun içerisinde korunmaktadır. Yakın gelecekte yapılacak yeni bir müzede sergilenmesi düşünülen bu kabartmalar zengin bir konu içermektedirler.
Üç güzeller, Apollon, Akhilleus ve Penstasilia, Troya'dan kaçan Aeneas, Dionizos ve Herakles gibi mitolojik konuların yanında, Avgustos, Lucius ve Gaius Sezar, Cladius ve Nero gibi imparator ve akrabalarına ait kabartmalar da burada yer almaktadır.
SebasteionSebasteion
Paganizmin sona ermesinden sonra, depremlerden arta kalan kısımlar ile Sebasteion, bir alış veriş merkezi olarak kullanılmıştır. Kentin küçülmesinden sonra da yıkılmış ve sel sularının getirdiği alüvyonlarla kaplanmış ve üzerlerine Eski Geyre köyünün evleri yapılmıştır. Tüm bunların dışından Aphrodisias'ta büyük bir Yahudi topluluğundan, bunların Sinegog'undan ve bu topluluğun sempatizanlarından bahseden bir yazıt ve bulgular ele geçmiştir. Bu yazıtlarda çoğunun meslekleri ile beraber sempatizanlarının da isimleri yer almaktadır. Bu sempatizanlar, "Theosebeis" yani dindar olarak tanımlanmış olup, Yahudiliğe karşı sempati duyan ancak dinlerini değiştirmeyen kesim olarak adlandırılırlar.


Aphrodisias Müzesi

1979 yılında açılan Aphrodisias Müzesinde sadece Aphrodisias'dan kazılarla bulunmuş eserler sergilenmektedir. Eserlerin çoğunluğunu heykeller oluşturmaktadır.Aphrodisias Müzesi Aphrodisias'da İ.Ö. 1.yy. ile, İ.S. 5. yy.lar arasında çok nitelikli eserler veren bir heykel okulunun varlığını biliyoruz. Mermerler kentin 1 kilometre kuzeyindeki mermer ocaklarından getiriliyordu.
Aphrodisias Müzesi, batı Anadolu'daki bilinen en olağandışı, göze çarpan müzelerden birisidir. Kazılar sırasında ortaya çıkarılan haliyle, anıtlar burada sergilenmektedir. İlk halleriyle bulguların incelenip göz önüne getirilmesi, bu antik anıtların ihtişamının anlaşılmasına yeterli olur. Özellikle Aphrodisias'ın antik heykeltıraş okulunun çalışmaları bu sanatın gelişme seviyelerini gösterir.
Müze girişinden sonra hemen sağa dönülerek gezilmektedir. Satış reyonunun karşısındaki duvarda yer alan tondo büstler bazı ünlü antik filozof ve devlet adamlarına aittir.
Bundan sonraki salonda imparator heykelleri, portre heykeller, portre büstler ve mevsimleri betimleyen figürlerin yer aldığı özgün bir lahit yer almaktadır.
Koridorda sergilenen kabartmalar kentin ikinci kurucusu Zoilos'un anıt mezarına aittir ve ikinci klasik çağda denilen Avgustus dönemine tarihlenmektedir.
Melpomene salonunda, giyimli devlet adamları, tragedya perisi Melpomene ve Apollon'a ait heykeller sergilenmektedir.
Boksör ve oturan sanatçılara ait heykellerin sergilendiği salon Odeon salonu olarak adlandırılmıştır. Diğer seksiyona geçmeden köşede bitmemiş heykeller sergilenmektedir. Heykel yapım teknikleri ve evreleri hakkında fikir vermesi bakımından dünya çapında bir koleksiyondur. Yakın çevredeki ve Aphrodisias'dan bulunmuş olan prehistorik malzemenin sergilendiği vitrinler önceki duvar vitrinlerinde sikke ve öyküsü yer almaktadır.
Aphrodisias MüzesiAphrodisias Müzesi
Truva savaşının trajik bir öyküsünden esinlenerek yapılan Achilleus ve Pentasilia heykelinin ismini verdiği salonda Diskoforos, genç Herakes ve Dionisos'u taşıyan Satir Heykelleri vardır. Bundan sonraki salonun ortasında kentin ana tanrıçası Aphrodithe'nin kült heykeli yer alır. Heykelin hemen arkasında Aphrodithe Tapınağının baş rahibi Diogenes ve hemen sağda da karısı Clodia Antonya Tatiana'nın heykeli yer alır. Soldaki iki heykel İmparator Constantin devrindeki rahip heykelleridir. Soldaki dev heykel kent halkını temsil eden Demos'dur.
Müzeden çıkmadan önce hemen solda Aphrodisias kentinin ortaya çıkmasını sağlayan Arkeolog Prof. Dr. Kenan T. Erim'in bronz büstüne merhaba demeyi unutmayın.





0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...